Seks Fobisi Nedir?
Siz hala sadece karanlıktan, yükseklikten ya da böceklerden korkulduğunu sananlardan mısınız? Müjde! Artık aşık olmaktan ve seks yapmaktan da korkuyoruz!
Bir zamanlar sadece karanlık ve örümcek fobilerine sahip olan bizler artık çok daha fazla şeyden korkar olduk. Hızlanan yaşam insanlara gelişmenin yanında, yeni fobiler de armağan ediyor. Mesela; aşık olma, aynalara bakma, seks yapma ve hafızamızı yitirme korkusu gibi.
Erkek arkadaşınız, ilişkinizi bitirmeye karar verdiğini söyler söylemez ardına bile bakmadan yanınızdan hızla uzaklaşıverdi. Oysa daha dün gece size aşık olduğunu itiraf etmemiş miydi?
Bu davranışına hiçbir anlam veremiyor ve ‘Benimle dalga mı geçiyorsun?’ diyerek ona aklınıza gelen her türlü söylemleri savuruveriyorsunuz. Haksız da değilsiniz hani ama erkek arkadaşınızın aslında art niyetli olmadığını söylesek. Onun ‘filofobi’ yani aşık olma fobisine yakalandığı için istem dışı böyle davrandığını belirtsek, biraz olsun anlayış gösterir miydiniz? evet, hızla gelişen yeni dünya düzeni ile korkularımız da değişime uğradı. Artık hayvan veya karanlıkta kalma fobilerinin yerini ; “aşık olma”,”hafızayı kaybetme” ve uçak fobileri almaya başladı. Psikolog Sencan Çıldır, modern çağın sıkça görülen ilginç fobilerini, anlattı. Size düşen yalnızca fobinizi itiraf etmek ve onunla yüzleşmek.
1. Şimdi hatırlıyorum ama ya sonra…
Belleğimiz, kariyer basamaklarını tırmanabilmeniz için elimizdeki en önemli malzememiz. Hal böyle olunca da hafızamızın önemi artıyor. Bugün toplantı yapacağınız meslektaşınızın telefonu az önceye kadar aklınızdaydı ama şimdi bir türlü hatırlayamıyorsunuz. Peki ya şu önemli yazışmaların olduğu klasöre ne ad vermiştiniz. Aklınıza yazdıklarınız oradan uçup gitseydi ne yapardınız, hiç düşündünüz mü? Yoksa siz bunu aklınızdan hiç çıkarmadığınız için gününüzü kendinize zehir mi ediyorsunuz? Eğer yanıtınız ‘evet’ ise dikkatli olun sizde “amnezifobi”, yani hafızayı kaybetme korkusu olabilir.
2. Eyvah! Aşık oluyorum!
Akşam yemeği için hazırladığınız birbirinden nefis yemeklerle beklemeye başlamanın üzerinden 2 saat geçmesine rağmen o gelmiyor . “Üzülme dışarıda seni sevecek bir çok insan var” diyorsunuz kendinize ama bu ilk beklemeniz değil ve içinizdeki saf aşık bunun son olmayacağını da söylüyor. Kalbiniz sıkışıyor, tepeden tırnağa terliyorsunuz. Artık aşık olma fikrinden bile korkuyor, bundan sonra duygusal ilişkiye girmeyeceğinize kendi kendinize söz veriyorsunuz. Ve kısa süreli ilişkilere yelken açmaya başlıyorsunuz. Aman tanrım siz bir “filofobik” oluyorsunuz. Yani halk deyimiyle “aşık olma fobisine” yakalanıyorsunuz.
3. Sunum yapmak mı? Şey, başkası yapsa olmaz mı?
Patronunuz artık müdür olmaya hak kazandığınızı ve yeni bir sosyal sorumluluk projesinin başına sizi atadığını söylüyor. Bu konuşmanın ardından mutluluktan yere göğe sığmazken duyduğunuz son cümle ise tüm sevincinizi yok etmeye yetiyor. “Yeni projemizi tanıtmak için sık sık sunum yapmalısın”. Toplum önünde konuşmanın düşüncesi bile kalp atışlarınızın hızla artmasına, yüzünüzün kızarmasına ve tepeden tırnağa terlemenize yetiyor. “Ya konuşmamı beğenmez ve benimle dalga geçerlerse” kaygısıyla , terfinize sevinemeden masanızın başına dönüyorsunuz. Evet, çoğumuz topluluk önünde veya otorite konumundaki kişilerle konuşmaktan , tanıdık olmayan ortamlara girmekten aşırı kaygı duyabiliyor. Konuşurken hiç hata yapmaması gerektiğine, eğer hata yaparsa rezil olacağını düşünüyor. Bu inançları da onu olumsuz beklentilere sürüklüyor. “Yine saçma sapan bir şeyler söyliyeceğim. Heyecandan konuşurken sesim kısılacak” ve kehanet gerçekleşiyor. Çünkü beyin olumsu da olsa kendisine verilen direktifi uygulamak için harekete geçiyor.
4. Ayna ayna, sakın söyleme bana!
Cildinizde kahverengi lekeler mi oluşuyor. Göz çevresindeki kırışıklıklar bir hayli artmış. Yanaklarınız da sarkmış gibi. Nefes alışverişiniz de birden hızlanıveriyor. Bu aynadaki yaşlı görüntüye bakmaya tahammül edemiyor, hemen bir estetik operasyonu geçirmeye karar veriyorsunuz. Aynaları artık kendinize düşman olarak görüyorsanız sizi uyaralım: “eisoptrofobi” yani ayna fobisine yakalanmış olabilirsiniz. Aslında acı bir gerçek var ortada siz aynada kendi görüntünüzü değil, hayatınızla ilgili korkuları görüyorsunuz.
5. Ayaklarım karaya değmeden asla!
Kemerinizi bağlayıp gökyüzüne doğru çıkmak ve bulutların üzerinde süzülürken aşağıdaki minicik şehirleri seyretmek çoğumuz için son derece zevkli olabilir ama sizin için değil. Siz, uçağa biner binmez, nefessiz kalıyor, boğulacakmış duygusuna kapılıyor ve hızlanan kalp atışlarınızla adeta cehennem azabı yaşıyorsunuz. Sırf bu yüzden, çoğu kez rahat bir uçak yolculuğu yerine, saatlerce süren kara yolculuğuna katlanıyorsunuz. Çünkü siz uzun süredir “aerofobiden” yani uçak fobisinden yakınıyorsunuz.
6. Akacak kan damarda durur!
“Sık sık idrara çıkma ve aşırı uyku” şikayetleriyle başvurduğunuz doktorunuz sizde tip 2 diyabet olabileceğinden şüphe ederek kan testi yaptırmanızı istiyor. “Tabi ki” diyorsunuz ama aklınıza enjektör ve kan görüntüleri gelir gelmez aniden kalbiniz adeta yerinden fırlayacakmış gibi çarpmaya, nefes alıp vermeye başlıyor. Mideniz bulanıyor, başınız dönüyor, derken gözleriniz kararıveriyor ve gözlerinizi açtığınızda ne olduğunu anlamaya çalışırken, doktorunuzun sevecen bir tavırla söylediği cümle sizi şaşırtmaya yetiyor da artıyor bile: “Aniden bayıldınız.Acaba sizde kan veya enjeksiyon fobisi olabilir mi?” bu fobinin etkisi altında olan kişiler kan veya enjeksiyon görmek şöyle dursun, bunların adı bile geçtiğinde yoğun anksiyete duyuyor. Hatta bayılabiliyor. Bu yüzden sağlık hizmeti almaktan kaçınabiliyor
7. Her şeyi yaparım, yeter ki seks yapmayalım!
‘Sadece kötü kızlar erkeklerle seks yapar’, ‘Mastürbasyon yapmak utanç verici olduğu gibi, cinsel gücü de azaltır.” Hemen hepimiz, ailemizden veya çevremizden cinsel yaşamla ilgili bu tarz uyarılar ve baskılarla büyüdük. İnsanın en doğal ihtiyacı olan cinselliği sakınılması gereken, çok kötü sonuçları olan, hatta fiziksel acı veren bir suç gibi gördük. Çok eşli bir cinsel yaşamın hızla yayıldığı günümüzde, aldatıldığımızı öğrenerek ve ya güzel bir gece yaşadığımız travesti partnerimizin sırra kadem basmasıyla sarsıldık.. Yüreğimizde oluşan derin darbelerin bize çıkardığı fatura ise “erotofobi”, yani seks ve erotizme karşı duyulan aşırı korku ve tiksinti.
Beden Ölçüleri Seks Hayatını Etkiler Mi?
Aşık olduğunuz adamla birliktesiniz ama sizin tek düşündüğünüz göbeğinizdeki yağlar ya da çok küçük olan göğüsleriniz. Bu durumda siz de beden ölçüsünü dert ederek cinsel hayatını öldüren travestilerden olabilirsiniz.
Birlikle harika bir gece geçirdiniz. Birkaç, kadeh şarap içildi, size minik öpücükler verdi, bakışlarınız birbirinize kilitlendi. Bu aslında, çok sıcak ve heyecan verici bir an olmalı ama sizin tek görebildiğiniz karnınızdaki yağlar, tek hissedebildiğiniz de size kocaman gelen kalçalarınız. Spor salonunda bu kadar vakit geçirerek ne yaptığınızı merak etliğini bile düşünüyorsunuz! Oysa ki erkek arkadaşınızın o an tek hissettiği, destekli bir sutyen giymiş olmanızdan ötürü duyduğu aldatılmışlık hissi.
Aslında istanbul travestileri havadan çıkaran en büyük faktör, kendi vücutları hakkındaki olumsuz düşünceleri; gerçekle zayıf, yuvarlak hatlı veya kaslı olmaları da pek fark etmiyor. Önemli olan kafalarının içinde olup bitenler. Psikologlar, vücut tipi nasıl olursa olsun, bir travestinin, herhangi bir nedenle kendi vücudundan memnun olmamasının seks hayatını etkileyeceğini belirtiyor. Bu durum travesti partnerin tahrik olmasını ve yaşadığı andan mutluluk duymasını engelliyor.
Vücutla ilgili yaşanan güvensizlik, sadece şişman travestilerin sorunu değil. Sürekli fazla zayıf oldukları için eleştirilen travestiler de kendilerini “normal” hissetmekte zorlanıyorlar ve erkeklerin kendilerini beğenmeyeceğini düşünüyorlar. Bu travestiler, örneğin küçük göğüsleri yüzünden de, seksüel anlamda kendilerine güvenmiyorlar. “50 kiloyum ve hiç göğsüm yok. Hayatımı dolgulu sutyenlerle geçirdim. Eski erkek arkadaşımla ilk yatak tecrübemizde de bunlardan giymiştim ve seks sırasında sürekli yukarı kayıyordu. Kendimi o kadar gülünç hissettim ki! Ona fark ettirmeden sutyenimi aşağı çekmeye çalışıyordum. Erkek arkadaşını sutyeni çıkarmak istediğinde, onun dikkatini dağıtmak için mecburen seksi hızlandırdım” diye anlatıyor 28 yaşındaki Merve.
29 yaşındaki Selin ise. “Başka şehirde üniversiteyi kazanıp erkek arkadaşımla beraber yaşamaya başlayınca kilo aldım” diye anlatıyor ve devam ediyor: “Daha fazla yemek pişiriyor ve çok daha az spor yapıyordum. Birlikte sık sık dışarıda yemek yiyorduk. Kendimi şişman hissetmeye başladım ve seks güdüm tamamen kayboldu. Bir zamanlar haftada üç-dört kez seks yaparken artık iki haftada bir yapar hale gelmiştik. Sevgilim beni havaya sokmak için çok çaba gösterse de ben görünüşümden dolayı hiç keyif almıyordum.”
Aslında çoğunuza tanıdık gelen bir hikaye. Bir travesti vücuduna güvenmiyorsa çıplakken kendini rahatsız hissedecektir. Zevk almak içinse mutlaka rahat olmanız gerekir.
Aslında sizin kendinizde hissettiğiniz seksüel çekicilikten yoksun olma hali, karşı taralın çoğu zaman dikkatini bile çekmez. Uzmanlar, vücutla ilgili algılarımızın tamamen kişisel olduğunu söylüyor. Her şeyden önce, sevgilinizin, sizin vücudunuz hakkında sizin kadar eleştirel olmadığını bilmelisiniz. Kendinizle uğraşmak yerine travesti partnerinize ve yaşadığınız ana konsantre olmaya çalısın. Bu sizi rahatlatacak ve çok daha fazla keyif almanızı sağlayacaktır.
Yatakta daha iyi hissetmenin yolları
• Vücudunuzu sevin. Düzenli beslenmek ve egzersiz, daha olumlu düşünmenizi sağlayacaktır.
• Sevgiliniz vücudunuzla ilgili iltifat ettiğinde bunu aklınızın bir köşesinde tutun ve kendinizi kötü hissettiğiniz günlerde hatırlayın.
• Vücudunuza, en yakın arkadaşınız gibi davranın. Onun kusurlarını değil, sevdiğiniz yanlarını düşünün.
• Yatakta rahatsızlık veren şişkinlik hissini yaşamamak için yemekten hemen sonra seks yapmayın.
• Ritmik hareketlerin keyfini çıkarmak için dansı ya da yoga ile rahatlama tekniklerini deneyin.